Becerikli eller

0
97

Şanlıurfa’nın ekonomisinde yer alan ve geçmiş dönemlerden günümüze ulaşan zanaatlar arasında; abacılık, ağaç oymacılığı, çulculuk (semercilik), çülhacılık (bez dokumacılığı), debbağlık (deri işlemeciliği), kazzazlık (ipek ipliği işlemeciliği), keçecilik, kürkçülük ve tarakçılık bulunuyor.

TC Şanlıurfa Valisi Şemsettin Uzun; “İnanç turizminde büyük önemi olan Şanlıurfa ne yazık ki turizmden hak ettiği payı alamıyor”

TC Şanlıurfa Valisi Şemsettin Uzun, ilin turizm değerleri ve tarihi hakkındaki sorularımızı şöyle cevapladı:

Soru: Şanlıurfa’nın inanç turizmi açısından tarihini değerlendirir misiniz?

Şemsettin Uzun: Hilvan ilçemize bağlı Kantara Köyü yakınındaki Nevalı Çori antik yerleşim yerinde ve il merkezine bağlı Göbekli Tepe’de yapılan arkeolojik kazılarda, M.Ö. 9 bin yıllarına ait, dünyanın en eski tapınak kalıntılarına rastlanmış ve Şanlıurfa’nın, inanan insanların dünyadaki en eski merkezi olduğu anlaşılmıştır.

Soru: Şanlıurfa’nın turizmde hak ettiği payı alması için yürüttüğünüz çalışmalardan bahseder misiniz?

Ş. Uzun: Daha önce askeri kışla olarak kullanılan ve yıkık durumda olan tarihi Milet Hanı, kültür merkezi ve açık hava müzesi olmak üzere, çok amaçlı bir kültür merkezi haline getiriliyor. Şanlıurfa Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu kuruluyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2000 yılında aldığı 5 adet “Harran Kümbet Evi”nin turizme kazandırılması için çalışmalar başlatıldı, ilk etapta üç adet evin aslına uygun restorasyonu yapılarak hizmete açılacak. Harran- Eyyup Nebi Turizm Yolu proje’si devam ediyor. Türkiye’nin en fazla hanı ve bedesteni olan il Şanlıurfa’dır. Şanlıurfa’nın dar sokaklarındaki evlerin güzelliği dillere destandır. Şaşırırsınız, her ev bir saray yavrusu. 309 adet tescilli evimiz var bulgaria private tour .

Uluslararası havaalanının hizmete girmesiyle ve komşumuz Suriye ile olan iyi ilişkilerimiz ilimizde turizm hareketini hızlandıracaktır.

Hz. İbrahim ve Balıklı Göl

Zalim Kral Nemrut gördüğü bir rüyayı yorumlatır ve doğacak çocuklardan bir tanesinin kendisini öldüreceğini öğrendiğinde, o yıl doğacak tüm çocukların öldürülmesi emrini verir. Askerler çocukları öldürürken Sara Hatun kaçar ve bir mağarada Hz. İbrahim’i dünyaya getirir. Mağarada dallardan yapılma bir beşikte bırakılan bebek dişi bir ceylan tarafından emzirilir ve askerler tarafından bulunur. Hiç çocuğu olmayan Nemrut bebeğe sahip çıkar ve yanında büyütür. Nemrut, halkına zulüm uygulayan ve putlara tapmalarını zorlayan bir hükümdardır. Halka yapılan bu haksızlıklara dayanamayan ve insanların kendi elleriyle yaptıkları putların Allah olamayacağına inanan Hz. İbrahim, düşüncelerini dile getirir.

Bir gün herkes törendeyken eline bir balta alır ve sarayın putlar bölümündeki heykelleri parçalar. Çıkarken baltayı en büyük putun üstüne asar. Tören bitiminde olanları gören rahipler Nemrut’a bu işi Hz. İbrahim’in yapmış olabileceğini söylerler ve bir kurulla onu yargılarlar. Sorulan sorulara; “Balta gördüğünüz gibi büyük putun omzunda İskilip Kaya Mezarı. Balta kimdeyse bu işi o yapmıştır” diyerek cevaplayan Hz. İbrahim’e çok sinirlenen Kral Nemrut; “Bir taş parçası bu işi nasıl yapar?” der. “İşte anlatmaya çalıştığım budur. Kendi ellerinizle yaptığınız taş parçalarından medet umuyorsunuz ve sizi korumasını bekliyorsunuz.

Tanrı diye ona tapıyor, başınız daralınca ona koşuyor, adına adaklar adıyorsunuz. Bu put gerçekten Tanrı ise neden diğerlerini kırmasın?” diyen Hz. İbrahim, Nemrut tarafından cezalandırılır. Halil-ür Rahman Gölü’nün bulunduğu yere odunlar toplanır ve yığılır. Nemrut Kalesi’nin kuzeyindeki iki sütun yaptırılır. Amaç büyük bir ateş yakılarak bu iki sütun arasından Hz. İbrahim’i fırlatmaktır. Baştan beri Hz. İbrahim’e inanan Nemrut’un evlat edindiği Zeliha babasına çok yalvarır ama sonuç alamaz. Gerilen halatlarla ateşe atılan Hz. İbrahim, odunların ortasına düşer düşmez, bir göle dönüşür. Yakılan odunlar ise balığa. Balıklar yandıklarından üzerlerinde siyah lekeler oluşmuştur. Bu göle “Halil- ür Rahman Gölü”, Zeliha’nın gözyaşlarından oluşan küçük göle ise, Zeliha’nın gözyaşları anlamına gelen “Aynzeliha” adı verilir. Şanlıurfa’da göl ve göldeki balıklar günümüzde de kutsal sayılıyor. Balıklara dokunanların öleceğine veya başlarına bela geleceğine inanılıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz